Tarih: 24.07.2024 00:08

Geleceğini Arayan Şehir: Ardahan

Facebook Twitter Linked-in

Doğudan batıya nüfus hareketleriyle beraber istilalar da sıradan el koyma/çökme vakalarındandı. 

Serhad bölgesi için en eski yerleşim merkezi, uzmanlarca 8.500 yıl öncesine kodlanan Ani antik kentidir.

            Bir yerleşim yeri olarak Ardahan ise 3.000 öncesine tarihlenir. O vakitlerde her yerleşim yeri gibi Ardahan ve köylerinde de birer savunma mevzisi olarak çokça kale inşa edilmiştir. Şehrin ve bağlı köylerin hafızasında bu kaleler kuşkusuz önemli işlevlere sahip olmuştur.

500 yıllık geçmişiyle Ardahan ovasını bereketlendiren  Kura nehrine sırtını dayamış Ardahan kalesinden, Çıldır'daki sarp kale/şeytan kalesine, Kinzodamal'daki Kinzi kalesinden Çıldır Gölündeki ada şehri/Akçakale'ye, oradan Göle'deki  Kalecik kalesine ve daha nice  kalelere..

Göle dedeşen köyündeki türbelerden, Kızıl kilise, Ora kilise, üç ve dört kilise'ler dizisi.

Dahası;  70 balık türüne ev sahipliği yapan buz şehir: Çıldır Gölü. Dünyanın çok az yerinde bulunan kristal karıyla güneşin bile üşüdüğü(!) şehir: Ardahan.

Bitmedi; Ortalama 2.500 m rakımda yetişen sarıçamıyla yemyeşil Ardahan. Sarıkamış'tan Şenkaya'ya ve oradan kesintisiz  Göle'ye ve Ardahan'a sarıçam ormanları; Sadece bir yeşil örtü ve endüstriyel ürün değildir. Yanı sıra bölgedeki ekosistemin devamında, atmosferin oksijen-karbondioksit dengesinin (son zamanlarda KOAH hastalaarının ya makineye bağlanma mecburiyeti yada doktorlarca batı bölgelerine yönlendirilmeleri hızla azalan orman potansiyelinin sebep olduğu oksijen azalması gibi..) bozulması, küresel ısınmaya bağlı olarak  iklim koşullarının değişmesi vb. nedenlerle serhat bölgesinin daha az yağış alması gibi bir dizi yaşamsal soruna da kaynaklık etmektedir.

( Bu konuda, ormanlarımızın hızla yok olmasına karşı, 3 yıl önce 'ormanların kardeşliği platformu' olarak, pilot uygulama olarak Göle'de 60 bin olmak üzere toplamda Ardahan genelinde 200 bin sarıçam fidanını toprakla buluşturduk. Devamında resmi kurumlar, pandemi 'gerekçe'siyle çalışmalarımızı durdu..)

Yine; Ardahan'ın Türkiye'nin hiçbir coğrafi bölgesinde olmayan başka özellikleri ve potansiyeli vardır;

Yaklaşık 2.500 çeşit endemik bitkiyle bezeli eşsiz platoları vardır. Bu flora zenginliğinden beslenen ve bölgenin meterolojik koşullarına dayanıklı, bal verimi yüksek Kafkas arı ırkı vardır.

Ayrıca havasından, suyundan, toprağından ve doğal çimeninden aldığı gıdalarla artık şehir sofralarının da aziz yemeği olmayı hak eden Kaz'ı vardır Ardahan'ın.

Şimdi şapkamızı önümüze koyup düşünelim;

Ve soralım: Bunca potansiyele sahip Ardahan hâlâ neden göç veriyor, neden 'maküs talihi'ni yenemiyor ?

Hem de dünya kaynaklarının azaldığı, küresel boyutta iklim ve gıda krizlerinin yaşandığı, metropol şehirlerin artık yaşanamaz hale geldiği bu şartlarda;

Ardahan neden hâlâ üstündeki ölü toprağını atamıyor?

Bu soruların kuşkusuz birden çok cevabı vardır.

Sorunu besleyen ana sebep, Türkiye'deki yönetim sistemidir. Daha somut bir ifadeyle; devletin tarım ve hayvancılık politikası, üreticiyi topraktan ve hayvandan kopartmış olmasıdır. Kuşkusuz başka sebepler de vardır; teknoloji tranferi, üretim süreçlerinde rekabet edememe, Türkiye ve dünya piyasalarına yeterince açılamama,   vatandaşın geleneksel üretime devam etmesi ve üreticilerin örgütsüzlüğü vb.

Bu olumsuzluklarla baş etmesi halinde Ardahan ve serhat bölgesi, bırakın Türkiye'yi, dünyayı doyurur!

(Ardahan'ın 5 katı büyüklüğündeki Hollanda'nın süt ürünleri, tüm Avrupa'yı doyuruyor.)

Bir an düşünelim; Yukarıda sıraladığımız potansiyelleri üzerinden üreten bir Ardahan'ı kim tutabilir!

Kaldı ki; Sahip olduğu doğal kaynaklardan beslenen ineğinden/koyunundan elde ettiği şifa değerindeki süt ve et ürünlerini entegre tesislerinde işleyip tüketicinin sofrasına ulaştırabilen, balını, kazını, kristal karını, gölündeki yaz-kış su ve buz sporlarını, antik zenginlikliklerini ARKO PARKlarla turizme açan, sahip olduğu piri pak havası/suyu ve toprağının avantajını Maksim düzeyde faydaya dönüştüren bir Ardahan'ı hayal edin lütfen!

Bütün bunlar mümkün mü? Evet, inanın ki mümkün! Çünki; Ardahan, kavimler şehri Ani'den ve 1919'da kurulan  'kelebek ömürlü' Kuzey Kafkas Kars Cumhuriyetinden bugüne farklılıklarla bir arada yaşama kültürünü bugüne taşımış bir demokratik derinliğe ve fikri zenginliğe sahiptir. Vakti zamanında malakanlardan üretim disiplinlerini ve ancak barış içinde kalarak insanların mutlu olabileceğini deneyimlemiş bir sosyolojiye sahiptir Ardahan.

Ve Ardahan; Türkiye'nin en çok göç veren mahzun ve gönül yarası açık olan sahici kadirşinas insanlar şehridir. Sadece Türkiye'ye değil, dünyaya yayılmış yaratıcı ve nitelikli bir insan potansiyeline sahiptir.

Arzumuz o ki;

İçeride ve dışarıdaki bu kaliteli insan malzememizin Ardahan ortak paydasında akıl ve eylem birliği yapmalarıdır. Şehrin önünü açacak çözüm projeleriyle;

Ardahan'lı üreticilerin sahip oldukları avantajların motivasyonu ve bilinciyle, üretim bazlı örgütlenme modellerine yönelmleridir. Hayat şartlarının ülke genelinde böylesine ağırlaştığı bu süreçte, örgütsüzlükten kaynaklı sorunların verdiği zararları da dikkate alarak; Üretimin her alanında, toplumsal bir örgütlenmeye ihtiyaç vardır. Bunun için en yaygın ve kolay dayanışma modeli, üretici kooperatifleri yada üretici birlikleridir.

Elbette Ardahan, diğer iller gibi genel bütçeden payına düşen kamu desteklerini almalıdır, ama;  toplumun iktisadi ihtiyaç ve gelişmesini sadece merkeze/Ankara'ya bağlamak, bugün olduğu gibi Ardahan'ı sadece yarı aç- yarı tok bırakmak değil, aynı zamanda halkı devlete  (siyaseten de mevcut iktidara) bağımlı kılmaktır. Bu sarmaldan kurtulmanın yolu; sadece Ardahan'ın değil,  mevcut gidişattan müzdarip tüm halkın Türkiye genelinde artık yeni bir sistemin inşası için irade ortaya koyması gerekir. Demokratik yolla, Ardahan ve  Türkiye feraha ve refaha kavuşacak illaki.. Dayanışmayla

            Asım Karabacak

   Eğitimci- kimyager /aktivist




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —