9031,82%-2,18
34,45% -0,04
36,31% -0,69
2934,00% 0,49
4929,17% -0,76
Gazetemezin Yazarı Olcay KASIMOĞLU, 23 Göle Kültür ve Kaşar Fesitvalinde Göle'ye olan sevdasını bir şirle anlattı
Gazetemezin Yazarı Olcay KASIMOĞLU, 23 Göle Kültür ve Kaşar Fesitvalinde Göle'ye olan sevdasını bir şirle anlattı
ÇAM KOKULU GÖLE
Dilimizde kelimeler, sessizce bir şeyler söylüyor
Biz oralardan geleli kaç mevsim geçti üzerinden
Kaç kez kar yağdı mor kuşaklı dağlarına
Kaç kez yağmur suladı başak tarlalarını
Temmuz başında kar olan dumanlı dağlar
Güneşin tanecikleri ısıtabildi mi sizi
Varsın yine geç gelsin bahar, erimesin karlar
Ateşten bir deniz olduk, kıyılarımız yok kendimize
Yüreğimizden kuşlar kanatlanır uçar gider sonsuzluğa
Elimizde oraklar, yüreğimizde sevdalar
Çocukluğumuzun geçtiği Kumutta
Ağustos böcekleri ötüyor mu hala
Ot topluyor mu kızlar, sevda kokuyor mu türküler
Kızlar oğlanlar, dileklerini yazıyorlar mı Kömür babaya
Halaylar çekiliyor mu omuz omuza
Gözce aşklar yazılıyor mu leyli kızların alnına
Ah o saçlarımıza düşen yıldızlar
Şahittir çocukluk yıllarımıza
Göğsümüzde büyüttüğümüz düşlere
İnsanlar yüreğinde ağırlardı misafirini
Töredir bu
Baş tacı edilir ağırlanırdı evinin en güzel köşesinde
Bir konuk bin sevap
Yenilir içilir ne varsa esirgenmezdi konuktan
Sofralarımızın katığı yavan alın teri bizimdi
Elbiselerimiz yamalı, gülüşlerimiz dikişsizdi
Tanımamıştık daha insanların iç yüzünü
Kötülük süzülmemişti daha aramıza
Mavisi bıçaklanmamış akşamüstleri gibiydik
Düşlerimiz ise büyüktü ay ışığı gecelerden
Zikrin yedi renklisi kuşların seslerinde
Emek emekçinin nasırlı ellerinde
Kim bilir daha neler saklardı memleketim sinesinde
Tezek kokan dumanlı bacalarından
Tandır da pişen yufka ekmeğinin yanık kokusundan
Alıp götürürdü bizi bambaşka âlemlere
Şimdi gurbet çocuklarıyız çok uzaklarda
Uykularımızı delik deşik
Göğsümüzden geçer göç yolları
Yaşadık mı düş mü hayal mi
Oysa elimiz değince yüreğimize
İliklerimde bir nefestir memleketim
Süzülüyor rüyalarımıza sarıçam kokuları
Uzanıp tutamadığımız karçiçekleri
İlk ayağımızın değdiği kara toprak
Mis kokan ovalarımızsınmemleketim
Sende tanıdık ihtilalları
Düzenin çarkına uymayanları alıp sinesine saranları
Adı küçük Moskova'ya çıkıp da yurtsuz yuvasız kalanları
Sinesinde ağırlayıp uğurlayanları
12 Eylülde darağacına gidenlerin türküsünü yakanları
Yavrusunu zalimlerin elinden alamayıp
Yıllar sonra hak yoluna düşen anaları
Gökyüzünün en mavi halini, morunu yeşilini
Bembeyaz papatyaların arasında açan, kırmızı gelincik çiçeklerini
Bir gelin gibi süslediğin yamaçları çok sevdik
Ne zaman cemre düşse buza
Ne zaman kardelenler nazlı boyunlarını çıkarsa yeryüzüne
Her tarafı umuda bezeyen ilkbahar gibi
Doğanın uyanışıyla umudu sende çok sevdik
Tan ağarmasıyla yapraklara düşen çiğ taneleri gibi
Senin ilkbaharına uyanmak düşü var ya
İçimize düşen sözleri eritiyordu sanki
Ve sabah güneşinin doğuşuyla
Bin rüyadan yorgun dönmüş gibi
Gökyüzünün altında
Memleketimin dağları ovaları bir başka gülümsüyordu
Saymıyorum artık gurbette arşınladığımız yılları
Sadece bir kez, bir kez daha görür mü seni bu gözler
Gero'nun suyundan bir daha içer miyiz
Köroğlu dağının eteklerinde açan kır çiçeklerine, değer mi ellerimiz
Çocukluğumuzun öksüz kalmış yollarına ayak basar mıyız bir daha
Cevaplar rüzgârla esiyor, cevaplar rüzgârda uçuşuyor
Hiç bir şey dengine bel bağlamıyor, hayat elimizden akıp gidiyor
Kim bilir bazen başlamak gerekir her şeye yeniden
OLCAY KASIMOĞLU