Bin yıl önce bu topraklara gelen bir kavim bir türlü yerleşemedi Anadoluya.Estetikten uzak, derme çatma, kalıcı olmayan, plansız, kaba saba, kimi süslü binalar, dayanıksız köyler, kasabalar, şehirler kuruldu.
Oysa kuzeyinden güneyinden fay hatları geçiyor bu coğrafyanın.
Tarih ağır yıkıma neden olan sayısız deprem kaydetmiş.
500 yıldır enerji biriktiren fay hatları var.
Yani bir DEPREM gerçeği var bu memleketin.
Ders almıyoruz.Burası kesin.
Ve her felaketi hızla unutuyoruz.
Yasalar, yönetmelikler çıkarıyoruz en kısa sürede hepsini esnetiyor, eskiye döndürüyoruz.
Paranın egemen olduğu bir düzen var.
İnsanın, hayvanların, doğanın önemi yok.Ben bu işten ne kazanırım var.
Bir türlü doymayan kapitalistler var. Üstelik her şeyleriyle çarpıklar. Sistem, öngörü, iş ciddiyeti, planlama, tedarik, lojistik, hazırlık, acil müdahale, uzmanlık yok. Her şey keyfe keder, her musibet kaderle açıklanıyor, üstelik bu kaderin bir de planı var. Yersen.
150 yıllık kurum Kızılayı 20 yılda ticari işletme yapmışlar. İnsanlarımız başımızı sokacak çadır diye feryat ederken Kızılayın esnaf ruhlu, iş bitirici yöneticileri Ahbap’a çadır satmış.
Utanma duygusu neydi sahi?
Nato'nun 4. büyük ordusu TSK sahaya sürülmedi.
Neden?
Neden devletin en organize kurumu TSK ortada yoktu anında.
Bu kadar geniş alana yayılmış bir felakette TSK sahada olmayacak da hangi kurum olacak?
Afet ve acil durum yönetimi başkanlığı AFAD vardı değil mi?
Afadı gören var mı ilk 48 saatte.
7 iklim 4 mevsim memleketi çöle çevirdiler her alanda.
Her yerde vasatlık egemen.
Asla ve asla vazgeçemedikleri tek bir şey var.
İmar ve toprak rantı.
Ormanların içine, yaylalara yol yapıp yapılaşmaya açıyorlar. Sonra gelsin ruhsat, emlak paraları.
Bütün yaptıkları inşaatlardan mutlaka çalıyorlar. Yaparken çalıyorlar, satarken soyuyorlar halkı.
Deprem varmış, felaket yaşanırmış umurlarında değil.
Dere yatağına imar verilir mi yahu, tarım arazilerine beton dökülür mü?
Bir depremde bu kadar çok kamu binaları, hastaneler çöker mi? bari buraların betonundan, demirinden çalmasaydınız.
Belediye binaları, kamu hastaneleri, okullar ayakta kalsaydı bari.
On Binlerce insanımız canından oldu.
Üstelik yardım, kurtarmaya yetişemediğimizden bağıra bağıra öldüler.
İsimsiz, resimsiz, kimsesiz ölülerimiz var artık.
Sağ kalanların
Hayatı bir gün içinde sıfırlandı.
Geçmişsiz, geleceksiz, umutsuz kalan insanlarımız ülkenin dört bir yanına dağıldılar.
Koca ülke enkazın altında kaldı.
İktidar bu felakette ortada yoktu ancak halka IBAN vermeyi sektirmedi. Bir de showa dönüşen bir yardım kampanyası düzenledi yüksek reytingli.
Bir de madalyonun öteki yüzü var kuşkusuz.
Tertemiz bir yüz.
Onurla gururla izledik.
Bu felaket karşısında iktidar tüm kurumlarıyla yerinden kıpırdayamaz haldeyken örgütsüz halk whatsapp denilen sosyal mecrada ışık hızıyla bir araya geldi.
Ve diğer mecralarda.
Okul arkadaşları, işyerleri, konu komşular, odalar, meslek örgütleri,inanç grupları, taraftarlar kısaca bütün bi toplum adeta arı gibi çalıştı.
Dayanışma okulu, üniversitesi oldu bir anda tüm ülke.
Yerel yönetimlerin hızı, merkezi hükümetin çok ötesindeydi.
Ve elbette vicdanın, halka karşı sorumluluğun, vatan sevgisinin mimarları vardı sahada.
CHP bütün il ilçe örgütleri, belediyeler,
Kitle örgütleri, sivil toplum gönüllüleri, Solcular, Sosyalistler.
Yardımlaşmanın, acıları sarıp sarmalanmanın, dostluğun, karşılıksız sevginin emekçileri vardı deprem bölgelerinde en önde.
İlk saatlerden itibaren sahadaydılar.
Halkı bir an bile yalnız bırakmadılar.
Ey Hatay, Malatya, Diyarbakır, Maraş, Adıyaman, acıyla kavrulan, yıkılan, sel altında, göçükte kalan her yer.
Unutmayın!
Dayanışma yıkılmaz kaledir.