Merkez Disiplin Kurulu Başkanı olarak yani Kurultayda delegelerin oyu ile seçilmiş üç kuruldan (Genel Başkan, PM ve MDK) birinin başkanı olarak, partimizin içine düşürülmüş olduğu çıkmazdan çıkarılmasının görev ve sorumluluğu sizin üzerinize düşmektedir. Genel Başkan’ın partisinin bulunduğu yerin iktidar bloku değil halk adına bulunması gereken muhalefet pozisyonu olduğunu unutarak Demokratik Sol Parti’nin felsefesine, programına ve moral değerlerine taban tabana zıt bir anlayışta olan üstelik ülke ekonomisini yerle bir ederek halkımızı işsizlik pahalılık cehennemi içinde derin bir sefalete sürükleyen AKP’nin milletvekili adayı olmasının MDK’nu öncelikli olarak ilgilendirmesi gerekir.
MDK bugüne kadar aldığı ihraç kararlarında Genel Başkan’ın eleştirilmesini, başka partilerin toplantılarına katılım sağlanmasını ve buna benzer Önder Aksakal’ın yaptığına göre daha hafif kalan eylemleri suç sayarak ihraç yönünde kararlar almıştır. Bugünkü durumu ile ÖA başka bir disiplinin unsuru haline gelmiştir ve bu durumda bağımsız bir parti olan DSP’nin işleyişi ile ilgili karalar alması DSP tüzüğünün tamı tamına inkârı anlamına gelir. Ne yazık ki, DSP’nin içine düştüğü bu duruma parti yöneticisi durumunda olanların istifaları ve bazı yöneticilerin ÖA’ın bu eylemi dolayısıyla ilgili kamu makamlarına ÖA ve yine AKP listelerinde yer alan diğer iki adayın adaylıklarının düşürülmesi yönündeki dilekçeleri eklenince, DSP içinde kafa karışıklığı ve belirsizlik hakim olmuştur.
Katılalım katılmayalım, bir şekilde DSP ile ilişkilenmiş ve hatta bu partinin bakanı, milletvekili, il başkanı olmuş insanların basın bildirileri, daha da önemlisi parti içinde yer almış üst yönetici pozisyonlarda bulunmuş kişilerin de içinde bulunduğu grupların öteden beri ÖA’ın idaresine ve partiyi zayıflatmasına karşı yapılan itiraz mahiyetindeki bütün toplantıları, basın açıklamaları bizzat MDK’nun kararlarında yersiz ve temelsiz kuşkulara dayanmakla suçlanmıştı. ÖA’nın AKP ile ilişkileri, DSP’nin bu parti ile aynı ittifakta yer aldığı yönündeki bütün iddialar asılsız olarak nitelenip reddedilmişti.
Ancak bugün reddedilen bütün bu iddiaların doğru olduğu ortaya çıkmıştır. Parti’deki bu karışıklığın baş müsebbibi bizzat Genel Başkan’ın kendisidir. Kimi PM üyeleri Genel Başkan’ın bugünkü davranışa temel olabilecek hiçbir kararın PM’de alınmadığını öne sürmektedirler. Ayrıca, alışıla geldiği üzere tüzüğün Genel Başkan lehine tek taraflı yorumlanması nedeniyle, bu kadar kritik bir durumda bile PM toplanamamakta ve Genel Başkan’ın bu bireysel eylemi değerlendirilememektedir.
Önder Aksakal partiden düşmüştür ve parti sınırları dışındadır. Ancak, bu tüzük hükümlerine göre neticelendirilmediği için, hala Genel Başkan gibi davranmakta demeçler vermektedir. Bu partiye onarılmayacak zararlar vermektedir. Hem ÖA hem de RTE kişisel çıkışsızlıklarını, ülkenin bekası, yüksek menfaatleri gibi gerçeklikle ilgisi olmayan bahanelerle perdelemektedirler.
Şurası unutulmamalıdır ki, bütün fabrikaları, limanları, kamu işletmeleri özelleştirilen; MB’nın rezervleri eriten; İşsizlik, deprem, varlık fonu gibi fonların yerlerinde yeller estirilen bir ülkede ve hele NATO’nun genişlemesine TBMM’de tam onay verilen bir durumda bahsedilen hangi beka’dır.
Son olarak, 57.Hükümette başka partilerin onlarca yıldır yarattığı enkazı temizleyen DSP’nin bu enkazın altında kalmasını sağlayan AKP’yi parlatan güçlerdir. DSP’nin AKP’yle hesabı vardır. DSP dar parti çıkarlarını değil ülkesinin sıkıntılarını öncelikli görmüştür. Oysa,ÖA kendi kişisel açmazlarını içeriksiz ve gerçekliği olmayan milliyetçi söylemlerle örtmeye çalışmaktadır.
Elinizde o yetki var. Dünya tarihi göstermiştir ki, böyle durumlarda hayattın dayattığı zorunluklar kuru yazılı sözlerin ötesine geçmiştir. Bugünkü durumda aldığınız karar, atacağınız adım kişilerin değil, DSP’nin tarihsel ve kurumsal varlığının devam ettirilmesi yönünde olmalıdır.
Saygılarımla.