Ayşe Hazal Beytaş -Tarihçi-Yazar

Tarih: 13.02.2023 15:02

MARİFET VATANDAŞI ENKAZDAN ÇIKARMAK DEĞİL ENKAZA HİÇ DÜŞÜRMEMEK

Facebook Twitter Linked-in

10 İlde yaşadığımız büyük deprem felaketiyle yaklaşık 32 bin canımızı kaybettik. Büyük 19 Ağustos depreminden sonra, 2003 Bingöl, 2004 Doğubeyazıt, 2010 Elazığ, 2011 Van, 2020 Seferhisar depremlerinde yıkıldık. Evet bile bile gelen ölümler bunlar. Peki, geride kalanların durumu ne; şu karda kışta dondurucu soğukta yakınlarını kaybetmenin çökkünlüğü üzerlerinde iken kendi trajedileri ile baş başa kalan insanlarımız ne haldeler? 

Bizim devletimizin acayip bir mantığı var, bela geliyor diye haber edildiğinde kılı kıpırdamıyor, bela geldikten yani iş işten geçtikten sonra da mağduru kurtaramadığı gibi geride kalanlara bin türlü sıkıntı yaratıyor. Örneğin, kadın cinayetlerinde bu böyle oluyor, zor durumdaki kadın karakola gidiyor, “öldürüleceğim, korkuyorum” diyor, ancak aldığı cevap; “ortada olay yoksa yapacağımız bir şey yok” oluyor. Depremlerde de böyle, jeologlar, jeofizikçiler bağırıyor, deprem geliyor diye; devletimizin kılı kıpırdamıyor ta ki damımız başımıza yıkılıncaya dek. 

Devletimiz çok büyük. NATO’nun 2.büyük ordusu bizde, en büyük mega proje Kanal İstanbul yolda, dağları delip geçen tüneller, duble yollar bizde. 

Ancak bütün bunları bile geride bırakan, göğüs kabartıcı bir başka büyüklüğümüz daha var: kendi dışımızdaki fakir fukara, garip guraba için yılda  milyarlarca  dolar hayırseverlik yapabilen bir ülkeyiz. Somali, Myanmar  gibi ülkelere yapılan hayırseverlikle bu konuda dünya birinciliğini aldık. Ayrıca dünyada en çok müteci bulundurma gururu da bize ait. Sayıları 10 milyonu bulan misafirlerimizin sırtımıza yüklediği yük 100 milyar doları aşmış durumda. Rusya – Ukrayna savaşında tahıl koridorlarını açma şerefi de bize ait

Biz ki, durup dururken bugüne kadar bütün yükü çeken Avrupa’nın en büyük havalimanını yıkıp yine başka bir mega proje olan İstanbul Havalimanını inşa edebiliyoruz. Saraylar, Külliyeler yapıyoruz.  Devletlûlar için hangarlarda onlarca en pahalısından uçak, yine en pahalısından yüzlerce zırhlı araç tutuyoruz. Yani gerektiğinde dendiği gibi “itibardan asla taviz” vermiyoruz. 

Ancak ülkemiz iş kendi vatandaşının yaralarını sarmaya gelince bütün bu azametini, heybetini ve kudretini kaybediveriyor. Andığımız bu mega projelere giden varlıklarımız, üzerinden geçilmediği halde köprüler, yollar için müteahhitlere havadan ödenen milyarlar, buharlaştırdığımız döviz rezervlerimizin birazı olsun insan odaklı, vatandaş odaklı bir anlayışla, vicdanlı devlet adamlarının eliyle  her on yılda bir tekrarlanan ve her defasında ülkeyi acılara boğan bu felaketlerin olmaması için en bilimsel, en eşitlikçi bir şekilde ülkemizin bu en temel sorunu için sarf edilseydi bugün bu acıları yaşar mıydık?

Kaldı ki, 19 Ağustos depreminden sonra bu amaçla vatandaştan alınan vergilerle bir fon oluşturulmuştu. Deprem Fonu adını alan bu fonda milyarlarca dolar birikmişti; ancak ve ne yazık ki yine bu fonun içinde biriken bu paralar da buharlaştırılmıştı.

Devletin büyüklüğü ve itibarı; ihtişamda, şatafatta değil, böyle bir günde bu acıları yaşatmayacak ölçüde vatandaşını sevmesinde kollamasında aranır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —